1970’lerin çiçek çocuklarıyla dolu, rengârenk ve coşku dolu bir dönemde, Holeybet adını taşıyan bir kumarhane tüm hippileri, meraklı gezginleri ve müzisyenleri kendine çekiyordu. Sokaklar taze çiçek kokusuyla dolarken, herkes barış ve sevgi sözleriyle kucaklaşıyordu. O dönemin ruhu; bol saçlar, geniş paçalar ve rengârenk desenler eşliğinde Holeybet’in neon ışıklarına doğru akın eden insanlarda vücut bulmuştu. Holeybet, bazılarına göre “Holley”, bazılarına göreyse “Holleybet” olarak anılsa da değişmeyen tek şey, içerideki neşe, müzik ve birlikte olmanın verdiği huzurdu.
Tam da o dönemin nabzını tutan Holeybet kumarhanesine adım attığınızda, binanın kapısında sizi devasa bir barış sembolü karşılıyordu. Kapıda bekleyen çiçek taçlı kızlar, içeri giren herkesi gülücüklerle selamlıyordu. İçerisi, tıpkı dışarısı gibi capcanlıydı: Duvarlarda psychedelic resimler, zeminlerde çiçek desenli halılar ve en önemlisi de her taraftan yükselen canlı müzik… Elektrikli gitarların, sitar melodilerinin ve davulların sesi, hippie ruhunu tüm salon boyunca yayarak herkesi keyifli bir sarmala dâhil ediyordu.
Kumarhane katına çıkarken, 70’lerin o özgürlükçü tutumuyla birleşen eğlencesi hemen hissediliyordu. Barış işaretli t-shirt’üyle bir krupiye, size göz kırparak “canlı casino oyna!” diye neşeyle seslenebilirdi. Bu çağrı, o zamanın ruhuna uygun bir şekilde, sadece kumarhane deneyimini değil; aynı zamanda birlikte zaman geçirmenin, paylaşmanın ve hayatı coşkuyla yaşamanın da bir ifadesiydi. Holeybet, sadece paralı oyun siteleri mantığında çalışan klasik bir kumarhane değildi. Hippie ruhuna uygun olarak herkesin katılabileceği, kaynaşabileceği ve deneme bonusu gibi sürprizlerle yüzünüzü güldüren bir ortamdı.
Holeybet’in içerisinde gezinirken, “canlı casino slot” makinelerini deneyimlemek için sıraya girmiş çiçek çocukları görmek mümkündü. Ellerinde tütsülerle, başlarında çiçekten taçlarıyla rengârenk bir topluluk; bazıları yeni casino siteleri fikrini konuşuyor, bazıları da “canlı slot oyunları” konsepti üzerine felsefi sohbetler ediyordu. Çünkü 70’lerde her şey bir miktar da deneyim ve ifade özgürlüğü demekti. Örneğin, bir köşede Janis Joplin şarkıları çalarken başka bir köşede The Beatles plakları dönüyor; kiminin kolunda gitar, kiminin elinde tarot kartları… Herkes, burada bulunmanın getirdiği pozitif titreşimi kutluyordu.
O yıllarda internet kavramı henüz hayal dahi edilemediği için, bugünün online slot oyunları ve casino slot siteleri elbette yoktu. Fakat Holeybet, geleceğin enerjisini sezmişçesine canlı masa oyunlarında herkesi bir araya getiriyor, yasal casino siteleri fikrinin henüz tohumları bile atılmamışken insanların kumarhane deneyimini güven ve eğlence çerçevesinde yaşayabileceği bir alan sunuyordu. Zaten hippiler için önemli olan şey, kuralların ötesinde özgürleşmek ve bir arada olmanın getirdiği mutluluğu paylaşmaktı. Onlar için Holeybet, kumarhane deneyiminden çok öte, adeta bir kültür merkezi gibiydi.
Kumarhane katının ortasında dev bir çiçek şeklinde inşa edilmiş rulet masası vardı. Her renkte yaprakların olduğu bu masa, ortasına “barış” sembolü yerleştirilmiş dev bir çarkı barındırıyordu. Çark döndükçe etrafa parıltılar saçıyor, her dönüşünde sanki insanları daha da birleştiriyordu. Hem izleyenleri hem de oynayanları büyüleyen bu masanın başında koca sakallı, bandanalı bir adam dururdu: Adı Marcus idi. Marcus, “hayatın kumardan öte bir yolculuk” olduğunu söyler, ama bir yandan da rulet topunu atarken “Haydi arkadaşlar, şans hepimizle olsun!” diye bağırarak insanları heyecanlandırmayı ihmal etmezdi.
Biraz ileride ise hippie grubunun kendi müzik aletleriyle bir konser verdiği ufak bir sahne vardı. Orada bazen Woodstock ruhunu yansıtan jam session’lar yapılır, bazen de Holeybet bünyesinde düzenlenen kostüm yarışmaları gerçekleşirdi. Dünyanın dört bir yanından gelen insanlar, sadece casino oyun siteleri arayışında oldukları için değil, Holeybet’in o ruhani atmosferini solumak için de buradaydı. Bazen da kendi aralarında “Bu enerjiyi hissetmek için yeni casino siteleri mi gerek; biz burada bizzat yaşıyoruz!” diye şakalaşırlardı. Tabii ki “holley” veya “holleybet” gibi farklı isimlerle anılan bu yerde buluşmanın asıl nedeni, dostluk ve müziğin birleşmesiydi.
O dönemlerde, Holeybet’e ilk kez gelen bir yabancının yolu mutlaka bar kısmına düşerdi. Burada mango ve hindistan cevizi aromalı özel kokteyller, birbirinden farklı bitki çayları ve çiçekli dekorlar vardı. Barman, üzerindeki el boyaması gömleğiyle misafirlere mutlaka “Ruhunuzu hangi çiçek yansıtır?” diye sorar, sonra da o çiçeğin ismine özel kokteyller hazırlardı. Mesela, gül kokteyli seven birine ortasında küçük bir barış sembolü olacak şekilde pembe bir süs ekler, “Bu da sizin sevgi dolu ruhunuzun simgesi,” derdi.
Paralı oyun siteleri konsepti, 70’lerde elbette bugünkü kadar gelişmemişti; ama Holeybet bu konuda da bir öncü gibiydi. İnsanlar orada sadece kazanmak için değil, birlikte vakit geçirmek için toplanırdı. Daha önce adını duymadıkları oyunlar keşfeder, evlerine dönerken de büyük bir hikaye bagajına sahip olurlardı. Özellikle de Holeybet kumarhanesinin girişinde dağıtılan ufak tefek hediyeler, insanlara sürpriz bir “deneme bonusu” etkisi yapardı. Kimisine tütsü, kimisine küçük bir barış broşu, kimisine de renkli bir bileklik verilirdi. Bu, Holeybet’in güzel anılar yaratma çabalarının sadece küçük bir parçasıydı.
Hippilerin kumarhane deneyimine kattığı en büyük yeniliklerden biri de, “canlı slot oyunları” anlayışıydı. Günümüzdekiler gibi dijital olmasa da, o dönemin mekanik slot makineleri etrafında sürekli çalan müzik aletleri sayesinde ortama canlı bir hava katılırdı. Etrafında dans eden insanlar, makinelerin dönüşüne ritim tutar, kazanan kişi olursa sarılmalar, tebrikler eksik olmazdı. Çünkü asıl maksat, birlikte coşmak, aynı frekansta titreşmekti.
Bütün bu renk cümbüşü içerisinde Holeybet, 70’lerin hippie ruhuna mükemmel uyum sağlıyordu. Ticari kaygıdan ziyade, barış, sevgi ve özgürlük mesajı ön plandaydı. Öyle ki, yasal casino siteleri kavramının olmadığı o dönemde bile Holeybet, adil oyun ve güven ortamıyla herkesin takdirini kazanmıştı. Kazanmak veya kaybetmekten ziyade, orada bulunma fikri, yeni dostluklar kurmanın ve hayatın tadını çıkarmanın bir yoluydu. Bu yüzden hippiler Holeybet’e akın eder, içeride şarkılar söylenir, şiirler okunur, danslar edilirdi. Hatta bazen dışarıya taşıp, kumarhane kapısının önünde toplu meditasyonlar yapılırdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, konuklar dans yorgunluğuyla kumarhaneden çıkarken, ceplerinde belki ufak bir kazanç belki de sadece bir barış broşu bulunurdu. Ama asıl değerli kazanç, kalplerinde taşıdıkları sevgi ve paylaştıkları unutulmaz deneyimlerdi. Kimileri “Holleybet’e bir daha mutlaka gelmeliyiz!” diye söz verir, kimileriyse “Holeybet tam bir özgürlük vahası!” diyerek oradan ayrılırdı. Müzikler sabaha dek susmaz, barış sembolleri ışıl ışıl parlamaya devam eder, çiçek çocuklar birbirlerine sarılarak yepyeni umutlarla güneşi karşılardı.
İşte 1970’lerde çiçek çocuklar ve hippilerle dolup taşan Holeybet kumarhanesi, zamanın ruhunu tam anlamıyla yansıtan, özgür ve neşeli bir hikâyenin merkeziydi. Orada “canlı casino oyna” çağrısı, sadece bir oyun daveti değil; aynı zamanda ortak bir ritüelin, sevginin ve barışın da ifadesiydi. “Holley” veya “Holleybet” denilse de, kapıdan içeri giren herkesin bildiği tek şey vardı: Hayatın tadı, paylaşılarak çıkar. Bazen bir slot makinesinin başında, bazen rulet masasında, bazen de çiçeklerle bezeli dans pistinde… Holeybet, o büyülü yıllarda tüm dünya insanlarını bir araya getiren bir sevgi çemberi hâline gelmişti. Ve işte bu hikâye, çiçeklerin ve müziğin iyileştirici gücünün kumarhanenin neon ışıklarıyla buluştuğunda, barışın ve kardeşliğin nasıl filizlendiğinin en neşeli kanıtı olarak hatıralarda yerini aldı.
Bir yanıt yazın